İnsanların daha güçlü olabilmek için gösterdikleri çabaları izliyorum çevremde epey zamandan beri. Gayretlerin hırs haline gelişine tanıklık ediyorum. Amaçlarına ulaşmak adına sattıkları mutluluğun farkına varamayanların koşturmalarını günlük yaşamın içinde defalarca görüyor ve dikkatle izliyorum.
Bazen yakınlarımdan, bazen dost diye sevdiklerimden, arkadaşlarımdan neyi, ne adına, neden yaptıklarının farkına varmadan; içine, düştükleri tuzağın‘da ne olduğunun ayrımını yapamadan, anlayamadan yaşanmış korkutucu günleri sadece dinlemiyorum, yürekten algılıyorum.
Erkan arkadaşım tarafından 25 eylülde Facebook’a yüklediği resme bakıyorum; bu sadece bir Resim’mi? Yoksa yaşamın kendisimi? Bu gördüğümüz Fotograf yüklendiği günden bu güne kadar bir şeyler anlatıyor aslında. Bakıyorum, yapılan yorumları okuyorum. Bir hiç uğruna göçe zorlanmış Stathakis Arvanitis; Babasının dükkanını tanıyor resmi görünce atın kafasının olduğu kısımdaki dükkan Babamın dükkanıydı 23 Nisan cad. 10.
Erkan; çocukluğundan anımsadıklarıyla katılıyor sohpete, ben o sıra’da dükkanlar arasında dermancı eczanesini ve tütüncü dükkanını hatırlıyorum. Diye bir yorum getiriyor, Angela Günberg; bu bilgileri Aleko Nikolaidisle paylaşıyorum o sırada bay Yaninin tütüncü dükkanı eşi bayan Anna ile çalışırdı Hristo ayakkabıcı, tütüncü Yorgo Çala, Ankara Palas ilk önce Petro Çiçoviç sonra Vasil ve eşi Madam Manya eczane Mehmet dermancı. Stathakis Arvanitis; tekrar yorum yaparken Rahmetli kahveci ali den bahis ediyor 5- 6-7 eylül olaylarında ali’nin dükkanlarına bir Türk bayrağı asarak canlarını nasıl kurtardıklarından söz ediyor. Bense daha hala resme bakıyorum; baktıkça resme, okudukça yazılanları, utanıyorum. Erkan dedesine aldığı rakı fiytını bile unutmamış Stathakis mutlu oluyor anıların kesiştiği kavşakta. Okumaya devam et
Bu sadece bir resim değil
3