Müsadenizle

Bir umudun ardına sakladıkların çıkıverir karşına bir gün. İnanamazsın önceleri, yıllardan beri sırtında taşıdığın yükten, kurtulmuş gibi hissedersin. Sudan çıkmış balıklar misali, bir oraya, bir buraya atarsın kendini. Nefesin kesilmiş gibi hissedersin. Uzun yıllar önce kaybettiğin sevdan üç beş adımlık mesafededir, elini uzatsan tutacak kadar yakın. Bir okadar’da da uzak, kalp atışların her zamankinden daha hızlı atmaktadır, hissedersin. Yüzüne bakar; tanımaz seni, aslında sende tanıyamamışsındır uğrunda karalar bağladığın sevdalını. 1898128_10202474932207275_196335682_nGünün birinde böyle bir duyguyu yaşayacağımı söyleselerdi inanmazdım. Bulduğunu sandığın sevdalının düğün günüdür onu bulduğun gün. İkinci, belkide üçüncü kez dünya evine girecektir. Seslenip seslenmemek arasında gider, gider gelirsin. Geride bıraktığın otuzsekiz yılın muhasebesi bir yana, bir zamanlar sana mutluluk vermiş büyük aşkını ikinci kez kaybettiğin gerçeği ile baş başasındır şimdi. Kaderin oynadığı oyuna teslim olursun. Leyla ile Mecnun’u Kerem ile Aslıyı düşünürsün ve büyük sevdaların hiç bir şekilde bir arada olamıyacaklarına bir kere daha şahitlik edersin. Eminsindir artık. Yüzüne gözlerine baktığında tanıyamadığın sevdalını sevdanı sorgularsın. Saçları, gülüşü, gözlerinin önünden gitmeyen beyninde yaşattığın o genç kız değildir karşında duran. Okumaya devam et

Leylak ve Paskalya

İlkbaharda rengarenk çiçeklerle donanır Adada bahçeler, yollar, kırlar! 10006927_10152333544909339_3867092578223805926_n Mor salkımlar, renklere adını veren erguvan renkli erguvanlar, leylak renkli leylaklar açarlar. Gerçi leylağın birkaç rengi olsa da; o, daha çok adını verdiği renkle özdeşleşmiştir. Leylak, bir de açma zamanı; adalı rum komşularımızın özellikle çocuklara verdikleri boyanmış yumurtalar nedeniyle , bizlerin daha çok “yumurta bayramı” dediğimiz paskalya zamanına denk geldiği için eski adalılar tarafından “paskalya çiçeği” olarak da bilinirdi:) Bunu, bir ucu Maden Caddesinde diğer ucu da Tepeköy’de Dr.Şeref Bey sokağının sonuna kadar uzanan Keçicioğlu’nun, her ikisi de Vasil adını taşıyan rum bahçıvanları ve yine komşularımız eski türk bahçıvanlar Osman ve Lütfü amcalardan duyduğum için biliyorum! Bilenler de çoktur ama ben, değişen Ada nüfusu içinde bilmeyenlerin de çok olduğunu düşünerek yazıp, sanal da olsa kayıtlara geçmesini istedim! Okumaya devam et

Ne kadar çok dinlerdik bir zamanlar

Kimselere anlatmadığım düşlerim vardı ve kimsenin bozmasına izin vermediğim düşlerim.210863 İçinde saklı sevdam olan, belki onun bile bilmediği, anlatamadığım dokunulmamış, kirletilmemiş, bozulmamış düşlerim, arkadaşlarım dostlarım vardı. Arada bir de olsa beni bu kadar mutlu eden belkide onlardı. Kimseler bilmezdi sevdamın büyüklüğünü, ellerin avuçlarımdayken. Masallar anlatır şiirler yazardım sana. Düşlerimi anlatırdım birer birer. Nerden çıktıysa şu yabancı ülke… Gidiyorum bile demeden gidişin hiç beklemediğim bir zamanda, henüz daha ellerin avuçlarımda. Zorunlu göçten ilk defa nefret ettim. Kimselere anlatamadığım düşlerimi çiğniyerek mecburen gittim. Geri geldiğimde sende yoktun,  bir haber bile veremeden gitiğini söylediler. Bana bıraktığın kırkbeşliklerden başka bir şey Okumaya devam et