Sabuncakis Köşkü

Sabuncakis Köskü  (Büyükada – Istanbul)      

Sevgili Okurlarım!

Itiraf ediyorum: Benim için İstanbul’un en güzel iki mahallesi Nizam ve Maden diğerlerine göre çok açik fark ile Büyükada’dır.

Bu günün Bodrum, Antalya, Marmaris devrinde eski şaşalarından bir hayli kaybetmiş olsa da, orada zaman adeta durmuş, geçen yüz yıldan kalma ‘‘900 kadar bakımlı‘‘ binaları ile ve her milletten yerli, yabancı karışık insanları ile, hala İstanbul’a özel kozmopolitliğini devam ettirebilmiştir. Ada’da bulunan binaların ‘‘yüksek olanlarının bile‘‘ nerdeyse tamamı ahşap ‘‘tahta‘‘ yapılardır. Bunların içerisinde 1964 senesinden beri kullanılmayan, mahkemesi geçen sene biten Avrupanın en büyük ahşap binası,  Rum çocuklarının yetimhanesi bulunmaktadır.

İşte bu sebepten yukarda fotografını görmüş olduğunuz Maden’den iskeleye gelirken Yilmaz Turk Caddesi üzerinde, sağ kolda deniz, tarafında bulunan Sabuncakis Koşkü değişik tarz ve görünüşüyle hemen göze batar. Adalıların tamamı tarafından tanınır. Bu gün kapısında satılık ilanı asılı bina 1.700.000 TL’sına satışa çikartılmış olmasına rağmen, benim bildiğim en az bir seneden beri hala bir alıcı bulamamıştır.

Şimdi burada yazımı keserek; sizlere daha detaylı anlatması için sözü eski Mega Revma’li (Arnavutköy) hemşehrime bırakıyorum.

Bir Rum Ailesi’nin Hikayesi  Sabuncakis

1870’lerde Girit’ten Midilli’ye, oradan da İstanbul’a göç etmiş Istrati Sabuncakis ile başlayan bir hikaye; Sabuncakis Ailesi’nin hikayesi. Istrati Sabuncakis’in Istanbul’a geldiğinde muhtemelen bir çiçekçinin yanında çiraklığa başlamış. Babası; Girit’te bitki kökleri ve çiçeklerden elde ettiği esansların, sabunlara güzel koku vermesiyle ünlü bir sabun imalatçısı. Ailenin soyadı büyük olasılıkla dedenin bu mesleğinden gelmekte.

1874’te bu günkü İstiklal Caddesi’nde, No. 366’da ilk dükkanını açan İstrati Sabuncakis çiçeklerini Dolapdere’de kendi mülkü olan 2.000 m²’lik bir serada ve 20 dönümlük bir bahçede yetiştiriyordu. Dede Istrati Sabuncakis’in ölümünden sonra, firmayı o zamana dek başka işler ile uğraşan, oğulları Bay Yorgi ve Bay Koço devraldılar.

İstanbul’dan sonra ilk şubesini Selanik’te açan Sabuncakis’in ünü Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni başkent Ankara’ya kadar yayılmistı. Buradaki tören ve kutlamalara çelenkler hazırlayan, Sabuncakis firması için Ankara Ekspresinde bir wagon tahsis edilmisti. 1930’larda, Atatürk’ün emri ile kendilerine Ulus’taki Özel İdare binalarında bir yer tahsis edildi ve oğullarından Bay Yorgi Ankara’ya gönderildi.

Firmanın asil gelistiği yer ise Istanbul oldu. 1940’ta Beyoğlu’nda açılan dükkanı, 1945’te Bayan Ana Kukula’nın Ilkbahar adlı mağzasının devralınması ile kurulan, Galatasaray şubesi izledi. Bu yıllarda Bay Yorgi’nin oğlu Istrati Sabuncakis yöneticilik yapmaya başlamıstı.

Liseyi bitirdiği günden bu güne dek, Sabuncakis’i yöneten Istrati Sabuncakis, Babasının yönlendirmesi ile Teknik Universite’ye kaydını yaptırdığı halde, egitimine devam etmemiş, işlerin başına geçmeyi seçmisti.

1960’tan sonra büyük atılım gösteren firma, 1961 ‘de Kadiköy, 1966’da Bakırköy ‘‘1990 başlarında kapandı,‘‘ 1970′ de Şişli, 1973’ de Yeşilyurt, 1974’de Caddebostan ve 1981’de Göztepe şubelerini açtı.

Günümüzde firma 7 ana şubesi ile hizmet vermekte. Sabuncakis adını kullanan bazı sera ve çiçekçilik kuruluşları ile birlikte faaliyet gösteriyor. Sabu AS. Firmanın Çengelköy’de yaklaşık 10 dönümlük bahçesine ek olarak, dededen kalma Dolapdere bahçelerinin beş dönuümlük bölümünde çiçek yetiştirilmekte, başta Antalya olmak üzere ilaveten güneyden çiçek satın alınmaktadır. Gelişen teknolijiye, iletişim hızına kolay ayak uyduran Aile, 1976’da Interflora’yı kurmuş ve bu sayede Turkiye’den de dünyanın dört bir yanına çiçek gönderilmesini mümkün kılmıştır.

Sabuncakis Köşkü  1904

İstanbul ve Ankara’da Dede mesleği çiçekçiliği büyüterek varlıklı bir Istanbul Ailesi durumuna gelen Sabuncakisler‘den Yorgi Sabuncakis Efendi tarafindan 1904’te, Buyukada, Maden semtinde insa ettirdiği köşk Sabuncakis Köşkü olarak bilinir.

Birinci Abdulhamid dönemi 1876-1909 zenginlerinden olan Yorgi Sabuncakis, köşkün tasarımını Atina Universitesi Mimarlık Fakültesi öğretim

yelerinden Prof. Fotiadis’e, inşaatını ise Simota Kalfa’ya yaptırmıştır.

Bir bodrum kat ile iki esas kattan meydana gelen kagir köşkün tasarımı eski Yunan kaynaklı neoklasik uslubunu yansıtmakta, bazı mimari ayrıntılarında ve bezeme programında, Yorgi Sabuncakis’in mensubu oldugu masonluğun simgeleri yer almaktadir.

Bir tür yazlık mason locası şeklinde düşünülen köşkün ana girisi, arsanın eğiminden ötürü birinci (üst) katta yer almakta, cadde katındaki bir köprü birinci katın önünde (gün batışindaki) terasa ulasmaktadir. Cephenin ortasında ileri doğru taşan ve yapıya bir antik Yunan tapınaği görünümü kazandıran teras, Korint başlikli dört sutuna oturan üçgen, bir alınlık (fronton) ile taçandırılmışıtır. Köşelerdeki sütunlar kare, diger ikisi daire kesitlidir. Sütunlara oturan lentonun sol köşesine yeni rakamlarla, sağ köşesine de eski rakamlarla köskün inşa tarihi (1904) yazılmıştır. Damlalık ve yumurta frizlerinin çerçevelediği frontonun üst kesimine, çevresine ışıklar saçan bir göz tasviri yerleştirilmistir.

Ayrıca frontonun köşelerine küçük akroterler, tepe noktasına da, üzerinde bir akroter bulunan ve sembolik kabartmalar içeren, sivri kemerli bir tür stel kondurulmustur. Stel‘in alt kısmında yan yana beş adet, akasya ağacı sıralanmakta, bunun uzerinde, Antithetik konumda, taçlı bir erkek ve bir kadın figürü, aralarında bir kovan ile bir arı kabartması teshis edilmektedir.

Köşkün dış kapılarında da dökümden arı kabartmaları vardır. Sabuncakis Köşkü, caddeden algılanabilen cephesindeki bu ilginç unsurlardan dolayı halk arasında “Arılı Ev”, “Gözlu Ev” ve “Köprülü Ev” adları ile anılmıştır.

Köşkün batı cephesindeki teras yanlara doğru balkonlarla uzatılmış, gerek teras gerekse‘de balkonlar, kare kesitli payelere oturtulmuştur.

Sıvalı olan cepheler kat arası silmeleri ile üç kesime ayrılmış, köşeler Korint baslıklı pilasterler ile belirlenmiş, sacak silmesi birer damlalık frizi ve yumurta frizi ile zenginleştirilmiştir. Dikdortgen aciklikli kapi ve pencerelerin uzerinde basik kemerli alinliklar yer almaktadir.

Birinci katta, girisin ekseninde büyük boyutlu, dikdörtgen planlı bir salon vardır. Eskiden salon tavanının ortasında, sekizgen prizma biçiminde bir kasnağın üzerinde ahşap bir kubbe yukselmekteydi.

Gokkubbeyi temsil eden bu mimari ögenin ic yüzeyi mavi boyalı olup kubbenin merkezinde dört ana yön ile dört ara yöne işaret eden yazılarla üç tane kırlangıç resmi bulunmaktaydi.

Ayrıca kasnağı kuşatan aynalı tonozun yüzeylerinde eski Mısır, Asur-Finike, Yunan-Roma ve Hindu mitolojilerinin kutsal üçlüleri resmedilmistir. Köşkün, tasarımında ve sembolik nitelikli bezeme programında odak noktasını oluşturan bu tonoz-kasnak-kubbe kuruluşu 1971’de çıkan bir yangında maalesef yok olmuştur.

 Selcuk Aral

29 Mayıs 2012