Çanakkale açıklarındaki Bozcaada eskiden Tenedos olarak anılırmış. Bir zamanlar ağırlıklı olarak Rum nüfus bulunsa da, Osmanlı’dan beri Müslümanlar hep olmuş adada. Bozca adaya indiğinizde liman kısmı apartmanlarla kaplanmış, eski sokak dokusu tahrip edilmiş, taştan yapılma bağ evleri çökmüş, kiliseleri yıkıntıya dönüşmüş olsa bile otantik bir aksesuar gibi duran Rumları var Bozcaada’nın. Yirmi, otuz kişilik küçük bir cemaatten oluşan Bozcaada Rumları, günümüzde turistik hayatın vazgeçilmez bir parçası. Rehberler büyük şehirlerden gelen turistlere, yoldan geçen bazı yaşlıları işaret ederek, Cenevizlilerden kalma kalenin duvarına tutunarak yürüyen matem kıyafetli şu yaşlı bayan bir Rum dur ve ya kahvehanenin birinde oturup kahvesini içen güler yüzlü elinde tespihli beyefendiler için efendim Rumlar burada çok eski zamanlardan beri yaşarlar diyerek bir hikâye yazıverirler. Okumaya devam et
Kategori arşivi: Göç edenler
Tokyolu yıllar
Herkesin ayağında tokyo var! Gerçekten 60′ lı yıllar, daha önce kadınlar tahta takunya giyerdi denize giderken! Önce kollarına taktıkları sepetlerde sonra da üstü tezgah olan arabalarda numara numara takunya olurdu. Ancak takunyaların üstü çakılı değildi. Elinde olan hazır renk ve modellerden seçtirip, satıcı beğendiğini takunyanın gövdesinin iki yanına çiiyle çakar sonra da kabara denilen döşemecilikte de kullanılan büyük başlı çivileri de hemen yanına çakarak öteki çivilerin çirkinliğini gizlerlerdi. Okumaya devam et
Müsadenizle
Bir umudun ardına sakladıkların çıkıverir karşına bir gün. İnanamazsın önceleri, yıllardan beri sırtında taşıdığın yükten, kurtulmuş gibi hissedersin. Sudan çıkmış balıklar misali, bir oraya, bir buraya atarsın kendini. Nefesin kesilmiş gibi hissedersin. Uzun yıllar önce kaybettiğin sevdan üç beş adımlık mesafededir, elini uzatsan tutacak kadar yakın. Bir okadar’da da uzak, kalp atışların her zamankinden daha hızlı atmaktadır, hissedersin. Yüzüne bakar; tanımaz seni, aslında sende tanıyamamışsındır uğrunda karalar bağladığın sevdalını. Günün birinde böyle bir duyguyu yaşayacağımı söyleselerdi inanmazdım. Bulduğunu sandığın sevdalının düğün günüdür onu bulduğun gün. İkinci, belkide üçüncü kez dünya evine girecektir. Seslenip seslenmemek arasında gider, gider gelirsin. Geride bıraktığın otuzsekiz yılın muhasebesi bir yana, bir zamanlar sana mutluluk vermiş büyük aşkını ikinci kez kaybettiğin gerçeği ile baş başasındır şimdi. Kaderin oynadığı oyuna teslim olursun. Leyla ile Mecnun’u Kerem ile Aslıyı düşünürsün ve büyük sevdaların hiç bir şekilde bir arada olamıyacaklarına bir kere daha şahitlik edersin. Eminsindir artık. Yüzüne gözlerine baktığında tanıyamadığın sevdalını sevdanı sorgularsın. Saçları, gülüşü, gözlerinin önünden gitmeyen beyninde yaşattığın o genç kız değildir karşında duran. Okumaya devam et
Ne kadar çok dinlerdik bir zamanlar
Kimselere anlatmadığım düşlerim vardı ve kimsenin bozmasına izin vermediğim düşlerim. İçinde saklı sevdam olan, belki onun bile bilmediği, anlatamadığım dokunulmamış, kirletilmemiş, bozulmamış düşlerim, arkadaşlarım dostlarım vardı. Arada bir de olsa beni bu kadar mutlu eden belkide onlardı. Kimseler bilmezdi sevdamın büyüklüğünü, ellerin avuçlarımdayken. Masallar anlatır şiirler yazardım sana. Düşlerimi anlatırdım birer birer. Nerden çıktıysa şu yabancı ülke… Gidiyorum bile demeden gidişin hiç beklemediğim bir zamanda, henüz daha ellerin avuçlarımda. Zorunlu göçten ilk defa nefret ettim. Kimselere anlatamadığım düşlerimi çiğniyerek mecburen gittim. Geri geldiğimde sende yoktun, bir haber bile veremeden gitiğini söylediler. Bana bıraktığın kırkbeşliklerden başka bir şey Okumaya devam et
EVLERİNİ BIRAKIP ANILARI İLE YOLA ÇIKTILAR
SEVGİLİ TUNA SARANGA’YA TEŞEKKÜRLER….
Nilüfer Uzunuoğlu
Bir küçücük ada insan hayatın da bu kadar büyük bir yere sahip olabilir mi? Stavro, Niko, Maki, Yorgo, Marika, Lambi, Roberto, Maria, Pavlos, Zmaragda, Savva, Rouli, Marina , 30 yıl önce 40 yıl önce yurtlarını bıraktılar, anılarıyla birlikte yola çıktılar, o anılar ki yıllar boyu onlara Burgazada’yı yaşattı, tatlı bir ninni gibi uykusuz gecelerine eşlik etti.
Severek ayrılmak ne zor.. Doğru dürüst veda edemeden, daha doğrusu veda etmek istemeden sevdiğin topraklardan ayrılmak ne zor, vaktinden evvel büyümek gibi.. Kimi çakıl taşları topladı Çamakya’dan, kimi Hristos’tan çiçek.. Bazısı yaktı tüm resimlerini kaçmak için anılardan.. Antigoni’yi sevdiler, güzel evler yaptılar, kiliseler, bostanlar, gazinolar, yelkenler, kayıklar hepsi geride kaldı.. Okumaya devam et
Yitirdiklerimiz
Böyle bir yazıyı kaleme alma fikri Can dostum Ligori Tomurcuk Gül’ün küçük Kız kardeşi Rodi Tomurcuk Gül’den aldığım bir e’mail ile başladı.
Ağlama gelinim ağlama,
Mor yemeniler bağlama,
Yolcuyuz yolumuzdan eyleme. ( Video Bakınız )
İle başlayan ve kendi sesi ile seslendirdiği bir Türküyü dinlediğimde başladı. Türkü Mübadele yıllarında Lozan antlaşması ile Anadoludan – Yunanistana göç etmek zorunda bırakılan 200 bin Karaman Rum Ortodoks Türkleri ile birlikte göç etmiş. Kapadokya yöresine ait olan bir türküydü. Şimdilerde Anadoluda malesef okunmuyor. Hatta bilinmiyor. Okumaya devam et
Manolis Kostidis
Size bu satırları Atina’dan yazıyorum. Esasen İstanbulluyum. Heybeliada kütüğüne kayıtlıyım. 18 yaşıma kadar İstanbul’da yaşadım. 1992 yılında son ve yapayalnız kalan bir Rum ailesi olarak biz de göç etmeye karar verdik. Babam temelli gelmesine birkaç hafta kala kalp krizi geçirip vefat etti. Demek ki gönlü gitmek istemiyordu. O Heybeliada’da kaldı, ben annem ve ablamla birlikte 20 yıldır Atina’dayız.
Sizin gibi gazeteciyim ben de. Lefteris Andoniyadis’in (evet siz Lefter Küçükandonyadis diye bilirsiniz ama asıl adı Lefteris Andoniyadis’tir) vefatı ve sonrası gelişen tüm olayları izlerken açıkçası çok duygulandım.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fenerbahçe Kulübü Başkanımız Aziz Yıldırım, (evet Fenerbahçeliyim) tüm taraftarlar ve Türk halkı ve aynı zamanda medya, inanılmaz bir sevgi ve saygı gösterdiler. Okumaya devam et
Nereye Kadar
Her geçen gün kayıplarımız çoğalıyor, içim sızlıyor kendimden pay biçiyorum; yabancı bir ülkeye alışmak,orada yeni bir yaşam kurmak ve Vatan hasretiyle yaşamak.
Yahudi kardeşlerimin Vatanı İsrael’mi? Rum kardeşlerimin Yunanistan? Ermeni Süryani kardeşlerimin vatanı Ermeneistan’mı ? tabiki hayır onlar benden daha fazla, benden daha eski Türkyeliler İsrael’de, Yunanistanda, Ermenistan’da sudan çıkmış balığa dönerler. Kıraç topraklarda,bir yudum suya,bir güzel söz’e hasret giderler. Örnekleri bol bol dururken komşu topraklarda. Rahat bırakın kardeşlerimizi, Bizim cennet bahçemizde rengarenk çiçekler hayat bulur, kıymayın. Yüz yıllardır ne emeklerle, özverilerle kurulu bahçemize. Saçmayın yaban ot tohumlarınızı. Yüz yıllardır yaban otları filiz verdikçe temizledik ellerimizle. Yeminler olsun’ ki izin vermeyeceğiz bu gün’de yarın’da bahçemizin renk ahengini bozmak isteyen yaban otlarına.
Hastürk’ün İsrail’de Hayom Gazetesi’ne dayanarak verdiği habere göre iki gün önce İsrail’e büyük bir göç dalgası yaşandı. Yeni göçmenlerin arasından İstanbuldan aileler de bulunuyor.
İsrail, önceki gün, Fransa, Belçika, İtalya, Avusturya ve Türkiye’den yeni göçmenleri karşıladı. Sohnut (Yahudi Ajansı) yeni gelen göçmenlerin İsrail toplumuna hızlı kaynaşmaları için İsrail’deki hayatlarını kurmaya yönelik “kırmızı halı” adıyla bir fuar düzenledi. Kırmızı halı sayesinde İçişleri Bakanlığı, Sosyal Güvenlik, Gümrük ve yeni ehliyet çıkarmaları için Ehliyet Otoritesi de fuar da hazır bulundular. Kırmızı Halı fuarı biter bitmez yeni göçmenler nüfus cüzdanlarını Ağlama Duvarındaki özel bir törenle teslim aldılar. Okumaya devam et
Neyi paylaşamadık (Dimitri Noti)
Aklıma mukayet olmam lazım ben Tanrının İnsan olarak yarattığı; Dünyadaki Halifesi ben.Hangi hak’ka dayanarak benimle eşit vucut bulmuş bir insana zulm edebilirim. Yaradılanı yaradandan ötürü severim derken. Tanrı insanı yaratıp bu güzelim dünyayı ayaklarımızın altına sermişken, tüm meleklere insan oğluna secde etmeyi emretmişken, payalaşamadığımız ne? Dört hak dini Bakara suresiyle başlarken, Hz.Mevlana Gel, gel, ne olursan ol yine gel, ister kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel, bizim dergahımız, ümitsizlik dergahı değildir, yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel… derken ne anlatmak istemiştir insan oğluna, Okumaya devam et