Adını geniş sanat çevrelerine ilk kez 1954’te Yapı Kredi Bankası’nın düzenlediği yarışmada “İstihsal” adlı esriyle birinci seçilerek duyuran ünlü sanatçı Aliye Berger 9 Ağustos 1974’te İstanbul Büyükada’da öldü. Sanatçı bir aileden gelen Berger, Şakir Paşa’nın son kızı, Halikarnas Balıkçısı ile Fahrünnisa Zeid’in kardeşi ve Fürayya Koral ile Nejat Devrim’in teyzesiydi.
Renkli kişiliği ve kişiliğinin dışa yansıması olan rengarenk, zamanına göre uçuk olarak nitelendirilebilecek giyim tarzı (saçlarına rengarenk fiyonklar takması, meşhur rengarenk fularları) yine zamanına göre büyük çoğunluğu sanatçı olan ve sanatın her alanına ilgi duyan, dönemin modern ailelerinden biri olan şakir paşa ailesine mensup olmasının da etkisiyle- rahat tavırları, özgürlüğü, sanata olan yaklaşımı kalıplara girmeden, deneyerek yeni teknikler üretmeye çalışması, bunu paylaşma heyecanı ve isteği sanatını aşkıyla yaşaması ve yaşatması ile türk sanatının en ilgi çekici mensuplarından biri.
Aliye Berger, 1903’te İstanbul’da doğdu, buradaki Fransız okullarında eğitim gördü, resim ve keman dersleri aldı. 1924’te Türkiye’de bulunan Macar keman virtüözü ve pedagog Karl Berger’den müzik dersi alan sanatçı 1935’ten 1939’a kadar Berlin ve Paris’te kardeşi Fahrünnisa Zeid’in yanında kalarak Avrupadaki sanat hareketlerini izledi.
Aliye Berger’in yaşamındaki dönüm noktalarından biri de Macaristan’daki halk ayaklanmasına katıldıktan sonra Türkiye’ye sığınan Karl Berger ile tanışması oldu. Bu sayede gerçek ve ölümsüz aşkı da tanıdı Berger. 23 yıl süren bir aşk öyküsünün ardından 1947’de evlendiler. Ancak bu evlilikten altı ay sonra Karl Berger, Büyükada İskelesi’nde geçirdiği bir kalp krizi sonucu öldü. Sanatçı, eşi öldükten sonra Londra’ya giderek John Buckland Wright’in Atölyesi’nde heykel ve gravür çalıştı, 1951’de Türkiye’ye döndüğünde ilk kişisel sergisini açtı.
Uluslararası Sanat Eleştirmenleri Derneği’nin (AICA) 1954’te İstanbul’da toplanan kongresi nedeniyle Yapı Kredi Bankası’nın düzenlediği yarışmada ilk yağlıboya çalışması “Güneş” adlı tablosuyla birincilik ödülünü, bir yıl sonra ikinci Tahran Bienali’nde ikincilik ödülünü aldı.
Sanatçı Aliye Berger, dışavurumcu oyma baskıları ile tanınır.
Aliye Berger desen ve yağlıboya resimler yaptıysa da çoğunlukla oyma baskı tekniğinde, siyah-beyazın ara tonlarında yapıtlar verdi. Zımpara kağıdı, kasap kağıdı ve tülbenti malzeme olarak kullanan sanatçı günlük yaşamın kalıplarını, İstanbul’un çeşitli köşelerini bazen gerçekçi, bazen de fantastik biçimde, özgün bir lirizm ve dışavurumculukla yansıttı. 1951-54 arası oyma baskı tekniğini yaymak amacı ile, İstanbul manzaraları ve tebrik kartları da üretmiştir.
Renkli kişiliği ve kişiliğinin dışa yansıması olan rengarenk, zamanına göre uçuk olarak nitelendirilebilecek giyim tarzı (saçlarına rengarenk fiyonklar takması, meşhur rengarenk fularları) yine zamanına göre -büyük çoğunluğu sanatçı olan ve sanatın her alanına ilgi duyan, dönemin modern ailelerinden biri olan şakir paşa ailesine mensup olmasının da etkisiyle- rahat tavırları, özgürlüğü, sanata olan yaklaşımı -kalıplara girmeden, deneyerek yeni teknikler üretmeye çalışması, bunu paylaşma heyecanı ve isteği sanatını aşkıyla yaşaması ve yaşatması ile türk sanatının en ilgi çekici mensuplarından biri.
Türk resmine çok sayıda eser kazandıran Aliye Berger, 1974 yılında, doğup büyüdüğü ve çok sevdiği Büyükada’da yaşama veda etti.
Türk resminin unutulmaz sanatçılarından Aliye Berger, sanat anlayışını bu cümlelerle anlatıyor.
“Aşkla yaşadım. Ölümler bile öldüremedi bendeki aşkı. Coşkuyla, aşkla ve sevgiyle yarattım ne yarattımsa…”